Şunu hayal edin: Yıl 2045. Berlin’de bir platformda durmuş, istasyona girip gürültüsüz bir şekilde duracak ve sizi bir saat sonra Paris’te sabah toplantınıza hazır bir şekilde bırakacak şık bir Hyperloop kapsülünü bekliyorsunuz.Öğleden sonra, güneye giden başka bir kapsüle binerek hafta sonu için Barselona’ya keyifli bir yolculuk yapacaksınız ve bu yolculuk 90 dakikadan fazla sürmeyecek.
Bu hız ve kolaylık artık sizin için sürpriz değil, çünkü son çeyrek yüzyılda Avrupa’daki neredeyse tüm seyahatler göklerden yere kaydı.Kısa mesafeli uçuşlar karbon yakıtlı bir geçmişin kalıntısından başka bir şey değil.Bilim kurgu gibi görünebilir, ancak böyle bir mobilite geleceğinin mümkün olabileceğine inanmak için gerçek nedenler var.
İklim krizi, Avrupalı politika yapıcıların zihinlerini 2050 yılına kadar karbon nötrlüğü hedefine odaklıyor. Birçoğu bizi bu hedefe ulaştırmak için demiryoluna güveniyor.
Avrupa seyahatlerinde demiryolu neden tercih edilmiyor?
Demiryolu sektöründe araştırma ve inovasyonu teşvik etmekten sorumlu AB organı Shift2Rail’in başkanı Carlo Borghini Euronews Next’e verdiği demeçte,
“Eğer karbonsuzlaştırma ve iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak istiyorsak, demiryolu bunu başaracak araçtır” dedi.
Trenler, diğer ulaşım türlerine kıyasla yüksek derecede elektrifikasyonu hesaba kattığınızda zaten etkileyici yeşil kimlik bilgilerine sahip. Bu haliyle trenler AB’deki karbon emisyonlarının sadece yüzde 0,5’inden sorumlu.Yine de Avrupa, toplam AB sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte birini oluşturan ulaşımla ilgili emisyonları azaltmak istiyorsa, yolcuları ve yükleri uçaklardan tren istasyonlarına teşvik etmek için kat edilmesi gereken uzun bir yol var.
Kıtanın sektördeki derin deneyimine ve gelişmiş demiryolu ağlarına rağmen, yolcuların sadece yaklaşık %7’si ve malların %11’i demiryolu ile seyahat etmektedir.
Çevreci düşünce kuruluşu Germanwatch tarafından hazırlanan bir rapora göre bu durum, Avrupa’daki demiryollarının farklı ulusal sistemlerden oluşan bir yamalı bohçadan ibaret olmasına ve Avrupa çapında kapsamlı bir stratejiye çok az rastlanmasına bağlanabilir.
Sonuç olarak sınır ötesi tren yolculuğu pek çok kişi için uçmaya kıyasla pahalı, güvenilmez ve uygunsuz bir alternatif haline gelebiliyor.Örneğin, şu anda Berlin ile Brüksel ya da Paris’i birbirine bağlayan doğrudan tren seferleri bulunmamakla birlikte, 2023 yılı sonunda Paris-Berlin TGV seferlerinin başlaması ve yolculuğun yedi saat sürmesi beklenmektedir.